Kakao denince aklınıza ne geliyor? Valla benim aklıma çikolatalar ve pastaların üstüne serptiğimiz toz kakao’lar geliyordu. Taa ki bu yaz karaciğer temizliği detoksunda herkesin organik kakao peşinde koştuğunu görene kadar. Meksika’dan gelen organik kakao vardı o zaman yanımızda, herkes alıyor, sabahları juicelarının içine koyuyor, nasıl temin edeceklerini sorup duruyorlardı. İç güdüsel olarak ilk yediğimde şöyle sıcak çikolata kıvamında tatlı bir tat bekliyordum kendisinden (acaba neden :)) ama baya acı bir tatla karşılamıştı beni. O günden beri güçlü bir süper gıda olarak kullanılan bu kakao’nun peşine düştüm ve bu çabalarım sayesinde dün Maya/Aztek medeniyetlerinden günümüze taşınan Kakao Seremonisine (çemberine) katılma fırsatım oldu. Çikolataların içinde kullanılması dışında, şamanik seremonilerde kullanılan bir bitkisel ilaç olduğunu hiç bilmiyordum.
”Kakao, kutsal olanla kalbimiz arasındaki köprüdür. Kendi varlığımızın özünü ve güzelliğini hissedebilmeniz için güç, şifa ve netlik veren, kalp açıcı bir bitkidir” diyordu tanıtım yazısında. Maya ve Aztek medeniyetleri zamanında, hatta İnkaların zamanında, rahip ve elitler, yüksek benlikleri ile iletişime geçmek için kadim kakao’yu kullanıyorlardı diye anlattı bu çalışmayı Türkiye’ye getiren medicine woman. Her ne kadar şu an dünya çağında popülerleşmeye başlasa da hala avangarde ve küçük gruplarla yürütülen bir çalışma.
Bu konuda biraz araştırma yapınca Kakao seremonilerinin, öncelikle duygusal şifa amacıyla kullanıldığıyla karşılaşıyorsunuz. Şifa veya kalbin açılması niyetiyle kullanıldığında, kakao’nun iyi bir iş çıkarttığına dair muhteşem potansiyellerinden bahsediliyor. Yalnız yukarıda da dediğim gibi sıcak çikolata kıvamında bir tat beklemeyin kendisinden. Benim için gayet acı, içmekte zorlandığım (ki Peru’da falan bunu daha önce deneyimleyen kişiler, tadını muhteşem buldu), tadından pek hoşlanmadığım bir içecekti. Ki hazırlayan medicine woman gayet değişik bitkilerle tadını yumuşatmış, bal falan koymuştu. Herkes 2 şer bardak içerken ben 1 bardakla yetinmeyi tercih ettim :)))
Bilimsel olarak baktığımızda Kakao, doğada en yüksek Magnezyuma sahip yüksek antioksidan bir bitki. Ki magnezyum’un sakinleştirici bir mineral olduğunu bilmeyen yoktur herhalde. Sinirleri ve kasları gevşeten, kemik zayıflığına, sürekli baş ağrılarına, kan şekeri dengesizliğine, yüksek kan basıncına, kas zayıflığı ve spazmlarına önerilen minerallerden biridir. Kasları gevşetir, gerginliği azaltır, dokuları yumuşatır. Yüksek dozda Kakao aldığınızda, magnezyum önce kalbe gider. Hem fiziksel olarak o bölgeyi yumuşatır, hem de kalp çakrası olarak da adlandırdığımız kalbin enerji alanını yumuşatır, gevşetir, gerginliklerini azaltır. Fiziksel ve enerjisel olarak kalp alanı yumuşayınca kalbin açılımı başlar, duygular ortaya çıkar ve akmaya başlar. Peki duyguların açığa çıkması için gerçekten böyle şeylere ihtiyaç var mı?
Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, korku propogandalarının yapıldığı, etrafımızda bir sürü üzücü ve acı hikayelerin olduğu, savaşın olduğu, vahşetin ve hoşgörüsüzlüğün yaşandığı bir dönemdeyiz. Bir çoğumuz hayalkırıklığı ile, travmatik olaylar ile, kayıplar ile ve/veya kalp kırıklıkları ile başa çıkmak için duygularımızı bastırıyor, halı altına süpürüyor, etkilenmemek için duygularımız ile bağlarımızı kopartıyoruz. İş dünyası bize duygularını bastır ve hıza, güce, üretime odaklan diyor. Hayatta ne kadar hızlı koşarsan, o kadar acıdan ve duygulardan uzak durursun, etkilenmezsin diyor. Bu hayatın içinde normal bir şekilde yaşayabilmek için strese dayanıklı robotlar haline geldik. Kendimizden ve özümüzden uzaklaştık. Hiç şüphe yok ki bu sebeplerle de etrafımız kalp rahatsızlıkları, kanser hastalıkları ile doldu taştı. Düşünsenize çok küçük yaşlardan beri duygularımızı bastırıyor veya halı altına süpürüyoruz. Biz onlar gitti zannediyoruz ama orda birikip tümörleşiyorlar. Ya da size ait olmayan davranış kalıpları haline geliyorlar. Fiziksel olarak ciddi sıkıntı yaratma potansiyelleri yaşadığı gibi, enerjisel anlamda da size ağırlık yaratıyor. Siz hafifleyip, uçmak isterken, sürekli bir şeyler sizi aşağıya çekiyor. İşte bir kere bu duruma uyandığınızda, o zaman sizi kabuk kabuk soyan, kendinize özünüze/ kalbinize yaklaştıran, halı altına süpürdüğünüz duygusal durumları ortaya çıkartıp şifalandırmanıza izin veren çalışmalar hayatınızdaki en önemli etkinlikler haline geliyor 🙂 Bizler aslında en öz halimizle sevgi ve şefkat dolu, yargısız, tüm hücreleriyle coşku ve hazzı hisseden, şükür ve teslimiyet halinde olan canlılarız. Düşünün bir çocuğun nasıl mutlu, coşkulu, yargısız ve hep anda olduğunu. İşte bu doğal yaratılış halimizden, yaşadığımız olaylar yüzünden kabuk öre öre, insan olmaktan uzaklaşıyor, katılaşıyor ve gaddarlaşıyoruz. Halbuki tam da hoşgörüye, sevgiye, şükür haline en ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde. İşte bunun için güzel oluyor kadim şamanların, dervişlerin, bilgelerin kullandığı yöntemler.
Magnezyum dışında Kakao bünyesinde başka bileşenler var ki bunlar aşk ve mutluluk hissettiriyor 🙂 Ee durup durup canımız sıkkınken kendimizi çikolata paketlerine gömdüğümüz sahnelere uzak değilsinizdir herhalde :)) Neden acaba? Ama tabi burda bir uyarı yapmak lazım; o çikolataların içinde kakao dışında bir çok madde var ve bunların sağlığımız açısından pek de iyi olmadığı aşikar. İçlerindeki kakao da ne kadar gerçek onu da bilmiyoruz. Zaten tek başında şeker bile yemeden önce en az kırk gün düşünülmesi gereken bir şey. Konumuza geri dönecek olursak, bu bahsedilen bileşenler nörotransmitter özellikteler ve beyine gönderdikleri sinyaller ile mutluluk hormonları salgılanmasını tetikliyorlar. Bir gazete haberinde ”Çiğ kakao’nun vücutta endorfin ve opyum salgılanmasını sağlayan feniletilamin isimli bir bileşik madde içerdiği, yeryüzünde bu maddeyi içeren sadece iki besin olduğu ve bunlardan birinin kakao, diğerinin de mavi-yeşil denilen bir tür deniz yosunu olduğu yazıyor. Endorfin ve opyum aşık olunca yoğun olarak salgılanan, mutluluk hissi veren hormonlar! Çiğ kakao aynı zamanda mutluluk hormonu serotonin salgılanmasına da destek oluyor. Özellikle kadınların PMS döneminde serotonin seviyesi düştüğünde çiğ kakao tüketimi dengeleyici olabilir. İspanyolların kakaoya boş yere ‘siyah altın dememişler!” olduğu yazıyor.
Kakao seremonisinde bol bol kakao yemeye ve dolayısıyla da çiçek gibi açılmaya fırsatınız oluyor 🙂 Bu seremoniyi düzenleyen şamanların kendi kakao reçeteleri var. Niyet ve dualarınızla kakaoyu içiyor/yiyiyor ve sonra meditasyona yatıyorsunuz. Tabi burda şamanın kullanacağı meditasyon tekniği de yine kendine kalmış bir durum. Bizim ki çok güzel geçti. İçinde mantralar, davullar ve ilahiler vardı. Enerji bedenlerinde temizlik yapıldı. Benim için güzel ve derin bir meditasyon oldu diyebilirim.
Çiğ kakaoyu bizim ülkemizde tane olarak bulmak biraz zor. Tropiklerde, Güney Amerikada, Batı Hint Adaları ve Batı Afrikada yetişiyor. Oralara giden oldukça sipariş vermek lazım 🙂 Bazı organik marketlerde toz halinde görüyorum aslında. Ama şöyle çekirdek halde bulsak da kendimiz evde çeksek ve öğütsek di mi? Gelirken yanımda 7 tane getirdim kakao çekirdeği, çalışmada niyet için kullanmıştım onları. Şimdi evde oturduk yiyoruz birer tane. Gerçi niyetleri yemiş oluyoruz ama olsun :))) Ha bu arada kahve kadar uyarıcı bir madde olduğunu söyleyebilirim, hatta kahve kadar hızlı çıkış ve iniş sağlamıyor, daha yumuşak bir çıkışla daha uzun süre o modda kalabiliyorsunuz.